Welcome to my blog, hope you enjoy reading
RSS

24 Ağustos 2010 Salı

IFA


IFA fuarı bitsin dönücem. Fuara gideceğimden değil, gidenlere yaptığım hazırlıktan yoğunluğum. 3 Broşür, Bilmem ne kadar FOY. Sırtım ağrıyor. Günün neredeyse tamamını geçiriyorum bilgisayar başında.

13 Ağustos 2010 Cuma

Kütahya'ca ;)

Boğazıma bir yumru oturdu sanki. Yutkunamıyorum. Biri dokunsa ağlayacağım. Ama sevinçten mi? yoksa Cancan'ı gurbete gidişinin hüznümü? Bir yanım sevinç içinde, canım kardeşim öğretmen oluyor. Bir yanım buruk, çünkü bizden ayrı kalıyor. Karmakarışık oldum bir anda. eeee... Cancan Kütahya'ca bilmiyorsun? ;)


Cancan küçükken arkadaşlarımdan biri Kütahya'ya taşınmıştı. Ben çok üzülmüş, sürekli arkadaşım hakkında evde konuşmuştum. Birgün annemle arkadaşım hakkında sohbet ederken, Cancan lafa girip; "Ann-nne... (çok önemli bişey söyleyeceği zaman takınırdı bu tavrı, kelimeleri bastırarak söylerdi) Ama ablamın arkadaşı Kütahya'ca konuşmayı bilmiyo ki? Nasıl konuşcak?" dediği anda, kopmuştuk. Annemle dakikalarca güldük. Hala bile mevzusu geçtiğinde küleriz... Canım kardeşim allah gönlüne göre verdi.

üniversite sınavına girdiği gün (Ege üniversitesi kampüsü)

10 Ağustos 2010 Salı

Sarıkız kahveli soda ve okey oyunu


Ramazanı karşılayalım dedik ve bizimkilerle (Ebruş, Enver) okey partisi verdik. Uzun zamandır oynamıyorduk. Ramazanda da fincan oynarız artık. Hem sohbet, hem oyun gırgır şamata. Çok güldük çok. Havada çok sıçak olduğundan serinlemek için Sarıkız kahveli soda içtik."Ce" denemiş çok güzel olduğunu söyledi. Deneme konusunda biraz çekimser kalsamda, deneyince yanıldığımı anladım. Değişik güzel bir lezzet. Hoşuma gtti şeker oranı biraz daha azaltılırsa çok daha lezzetli olabilir ;)
Herşey yoluna girmeye başladı sanırım. Annemin ağrıları azaldı, hareketleri biraz daha hızlı. Klimalarımız tam randımanlı olmasada, çalışmaya başladı. Sağlığım yerinde gibi. Çok şükür. İşler yoluna girdikçe, bende kendimde bir rahatlama, bir huzura kavuşma hissediyorum. Sıkıntılı günler gelip geçiyor. Benim gibi sabırsızlar da, sıkıntılı günler de, sıkıntının hiç geçmeyeceğini düşünüp (tabiki o anın psikolojisi çok farklı)daha bir dibe vuruyor. Şiştim ve şimdi su yüzüne çıkmaya başladım. Işığı görüyorum. "Ce" elimden tuttu hızlıca çekiyor...

3 Ağustos 2010 Salı

35 derece


35 derece... Ofiste ki masamda dijital derecenin, bulunduğumuz ortam sıcaklığını gösteren sıcaklık değeri... Allahım üşümeyi özledim... Tatil Tatil istiyorum.


2 Ağustos 2010 Pazartesi

Bu kadar acımasız mı bu hayat?



Öyle sözler varki bu hayatta, insana tokattan bile daha acı verir. Öyle sözler var ki bu hayatta, iç sesinle açtığın savaşı kaybettirir bir anda.Öyle sözler varki bu hayatta, hiç yapmak istemediğin, yaptığında pişmanlıktan içini kevirmene neden olanı yaptırır insana. Nasıl bir şey ki bu hayat? Bir anda kaybettirir seni sana. Son demlerimi mi yaşıyorum acaba? Çaresi varmı iç huzursuzluğun bu dünya da? Çaresi var mı çaresizliğin, tükenmişliğin? Ne yapmalıyım sesimi duyurmak için Tanrı'ya?