Welcome to my blog, hope you enjoy reading
RSS

31 Aralık 2010 Cuma


30 Aralık 2010 Perşembe

Neye yarar ki özrün, be güzelim? Söylediğin yalanla boğazıma bir düğüm oluşturduktan sonra... Nasıl inanırım ben bundan sonra sana?

29 Aralık 2010 Çarşamba

Aşure...


En azından cuma günü öğle saatlerinde çıkacağımızı öğrendim, bu da bir lütuf bizim için. Moralim biraz da olsun yerine geldi. Şimdi gelelim aşureye... Annem "yorulursun kızım, sen çalışıyorsun hazırları var, onlardan yap" dediyse de, ben tabiki onu dinlemedim. Ve pazar günü Aşuremi yaptım.


Malzemeler;

yarım kilo buğday

1 sb. nohut

1 sb. kuru fasulye

1 sb. kuru kayası

1 sb. kuru üzüm

1 çb. prinç

1 çb. bulgur

yarım küçük konserve mısır

1 çay kaşığı tuz

1 tatlı kaşığı bal

6 bardak şeker

1 tatlı kaşığı gül suyu

2 tatlı kaşığı nişasta

yarım çay bardağı süt

1 paket vanilya

portakal ve limon kabuğu rendesi


Üzeri için;

ceviz, fındık, toz antep, şam fıstığı, nar, tarçın


Yapılışı;

Listeyi pişirme sırasına göre yazdım. Buğdayı, kayasıyı ve üzümü bir gece öncede ısladım. Ertesi gün buğdayı süzüp suyu beyazlayıncaya kadar yıkadım. kayasıyı küp küp doğradım. Fasulye ve nohutu buzluktan çözdürüp kullandım. Herşeyi yazdığım sıralama ile koyup kaynattım.Soğuyunca da süslemelerini yaptım. Süsleme ve foto çok uyduruk oldu, ama artık çok yorulmuştum. Hem ev işi, hem misafir, hem aşure bir güne çok geldi. Akşam belim çok ağrıyordu :) Serpilcim senin için yazdım :)




28 Aralık 2010 Salı

Aşure yaptığımı yazacaktım, Askı geldi postun rengi değişti :)

Hafta başından beridir baya bir yoğunum. Mesai kalmadan halletmeye çalıştığımdan, gün içinde haşatım çıkıyor. Leyla gibi dolanıyorum ortalarda. "Yarın sayım başlıyor üretim yok" dedi Askı (Aslı) az önce. Ayyy!!! sayıma katılmayanlar gelmeyebilir deseler, ben yeni yıla rahat rahat hazırlanıp girsem. Olmaz mı? :( çok çok güzel olur offff... Ben aşure yaptığımı yazacaktım, Askı geldi postun rengi değişti. :)

20 Aralık 2010 Pazartesi

Reiki


Hafta sonu ne zamandır araştırdığım Reikiye başladım. 1. Seminerini aldım. Yaşadığım duygu yoğunluğundanmıdır bilmiyorum ama ben epeyce rahatladım :) Sağlık problemlerimi, ruhsal çöküntülerimi atlatmayı umarak, yakında Yogo 'yada başlamak istiyorum... Haydi hayırlısı...

17 Aralık 2010 Cuma

Android-i vidi bana kafayı yedirdi... ;)


Ben bugün bu yeşil adamla uğraştım durdum. Aslında son bir aydır bununla yatar bununla kalkar oldum.

16 Aralık 2010 Perşembe

Uzun Bir Aradan Sonra Merhaba...

Uzun Süre yazmak gelmedi içimden. Güzelliklerle dönmeyi bekledim, dayanamadım dündüm. Boşverdim olumsuzlukları, pozitif düşünüyorum, negatifi çıkardım hayatımdan. Yok öyle zoru görünce bunalım ayakları. Anladım ki, bunalım takıldıkça daha kötüye gidiyor hayat. Değiştiremesem de iç ses FM'mi, değişecek nasılsa birgün deyip pozitif düşünmeli... :) Sen devam et çalmaya, söylemeye İÇ SES FM, ben duymuyorum ki artık seni. Kulaklarımı tıkadım, dayadım sırtımı da Sevgilime, yaşıyorum hayatı doya doya, aşkla oksijeni içime çeke çeke.

Sabah mailbox'ıma düşen mesajla, merhaba dedim bu güne ...

"Üzülme der Mevlana ve devam eder;
Bir yandan korku bir yandan ümidin varsa iki kanatlı olursun... Tek kanatla uçulmaz zaten.
Sopayla kilime vuranın gayesi kilimi dövmek değil, kilimin tozunu almaktır.
Allah sana sıkıntı vermekle tozunu, kirini alır. Niye kederlenirsin?
Taş taşlıktan geçmedikçe parmaklara yüzük olamaz...
Yüzük olmayı dileyen taş, ezilmeyi yontulmayı göze almalıdır!"
"Üzülme! der Mevlana; istediğin bir şey olmuyorsa, ya daha iyisi olacağı için ya da gerçekten de olmaması gerektiği içindir..."

12 Ekim 2010 Salı

Yes Yeni :D Bir ben

Yenilenmiş, tazelenmiş, tüm olumsuzluklardan arınmış, güçlü biri olarak yazılarıma devam etmek istedim. Aslında hepsi gerçekleştiğinde, eski - yeni olarak anlatacaktım ama sabırsız olduğumdan bu kadarcık dayanabildim. Hayatımda bir sürü değişiklik yapmaya karar verdim. Verdiğim kararları uygulamaya başladım. Ancak hepsi gerçekleşmedi :( Anladım ki gerçekleşmek için zamana ihtiyaç var. Beklemedeyim şimdilik. Bedensel olarak istemiş olduğum değişikliklere, çocukluktan beri sarı olan saçlarımı koyu kahveye boyatarak ve boyunuda bir hayli kısaltarak başlamış bulunmaktayım. (her bunalıma giren bayanın yaptığı gibi :)) Gören herkes önce şaşkın ifadeyle yüzüme bakıyor, sonra olumlu, olumsuz görüşünü bildiriyor. Beğenen de var:) beğenmeyende :( Ben çok rahat ettim, rahat etiğim içinde hoşuma gitti. Bir başka istediğim değişiklikte, sıkıntılı dönemde sürekli yiyerek almış olduğum kilolarla ilgili :(( 5 kilo ya nasıl verilir ????? Hemde benim gibi tatlı düşkünü biri için. oooooooffff! Daha çok değişiklikler var. Yenilikler, güzellikler var... YAKINDA ... ;)

27 Eylül 2010 Pazartesi

Başlıksız...

İlk ayrılığımız bu bizim. İlk gurbet acısı. Hiç unutmuyorum, biz çok küçükken babam işi nedeniyle 20 gün İstanbul'a gitmişti. Allahım ne zordu. Sanki 20 yıl görüşmeyecekmişiz gibi hergün telefonda hepimiz ağlaşmıştık. Sonra babam ordan kardeşime Ayşe Bebek'i, banada halen koynuma alıp uyuduğum Sevimli Ayıcık Ali'yi getirdi. Sanki babamı bana Ali geri getirmişti. Öyle sevgi besledim ki Ali'ye, 2 kez kopan kafasını ve çıkan bağırsaklarını bilmem kaç kez dikmeme rağmen ve en önemlisi her gece CE ile Ali mevzusu yapmamıza rağmen, Ben ali'siz u-yu-ya-mı-yo-rum. Uzun lafın kısası, ayrılık öyle bir ağırdı ki Ali koynumdan çıkarsa sanki babam yine gidecekti. En uzun ayrılığımızdı 20 günlük seyehat bizim. Bu gün Cancan'ı 4 yıllığına uğurladık gurbete. Dayanırmı bu yürek. Nasıl geçer bu 4 koca yıl. Alışmamışız biz hiç annemizin babamızın koynundan kopmaya. Onada bizede çok ama çok zor.

15 Eylül 2010 Çarşamba

Kütahya'dan Manzaralar















Cancan bu hafta sonu gidiyor, halen çarşı pazar gezme durumundayız. Kayda gittiğimizde çektim fotoları, çok yorulduk, çoook eğlendik, çoooooook güldük, çoooooooook gezdik.

3 Eylül 2010 Cuma

Üzerimden IFA geçti :)

Tır geçmişten betere döndüm. Neredeyse, ben neredeyim? Kimim? demeye başlayacaktım. Bugün tüm ekibi uğurladık, bizde rahata erdik. Bayram tatilini birleştirdiğimden, bu gün son günüm. Tatile gidemesemde çok mutluyum:) Ifa yoğunluğundan, tatil için birşeyler bakamamıştım. Dünden beri aktif arayıcı olmama rağmen, plan yapamıyorum. Gitmek istediğim tüm yerler KIRMIZI. Bu sene öyle engeller çıktı ki tatil planlarımızın önüne, artık bir hayır var bu işte diyoruz... Kendimizi böyle eğliyoruz... Pazar akşamı Annem, babam, Cancan ve ben okul kayıtları için Kütahya'ya gidiyoruz. Şimdilik tek plan bu gibi gözüküyor. Cancan'ın gitmesine az kaldı :( çok üzülüyorum çok :( Düşündükçe gözlerim doluyor... Hazırlıklara başladık, eksiklerini alıyoruz... Bak yine gözlerim doldu. Eniyisi daha fazla bahsetmemek, yoksa salya sümük ağlayacağım.
Ben hiç bilmem eylül başında havaların bu kadar serin olduğunu. Sabah ceket giydim. o derece yani. Allah halimize mi acıdı acaba? Ofiste yanıyorduk hala... ayyyy bizde durumlar böyle... Şimdi ben bir gideyim, toparlanıp, değişip, dönüşüp geleyim. Hadi sağlıcakla ;D

24 Ağustos 2010 Salı

IFA


IFA fuarı bitsin dönücem. Fuara gideceğimden değil, gidenlere yaptığım hazırlıktan yoğunluğum. 3 Broşür, Bilmem ne kadar FOY. Sırtım ağrıyor. Günün neredeyse tamamını geçiriyorum bilgisayar başında.

13 Ağustos 2010 Cuma

Kütahya'ca ;)

Boğazıma bir yumru oturdu sanki. Yutkunamıyorum. Biri dokunsa ağlayacağım. Ama sevinçten mi? yoksa Cancan'ı gurbete gidişinin hüznümü? Bir yanım sevinç içinde, canım kardeşim öğretmen oluyor. Bir yanım buruk, çünkü bizden ayrı kalıyor. Karmakarışık oldum bir anda. eeee... Cancan Kütahya'ca bilmiyorsun? ;)


Cancan küçükken arkadaşlarımdan biri Kütahya'ya taşınmıştı. Ben çok üzülmüş, sürekli arkadaşım hakkında evde konuşmuştum. Birgün annemle arkadaşım hakkında sohbet ederken, Cancan lafa girip; "Ann-nne... (çok önemli bişey söyleyeceği zaman takınırdı bu tavrı, kelimeleri bastırarak söylerdi) Ama ablamın arkadaşı Kütahya'ca konuşmayı bilmiyo ki? Nasıl konuşcak?" dediği anda, kopmuştuk. Annemle dakikalarca güldük. Hala bile mevzusu geçtiğinde küleriz... Canım kardeşim allah gönlüne göre verdi.

üniversite sınavına girdiği gün (Ege üniversitesi kampüsü)

10 Ağustos 2010 Salı

Sarıkız kahveli soda ve okey oyunu


Ramazanı karşılayalım dedik ve bizimkilerle (Ebruş, Enver) okey partisi verdik. Uzun zamandır oynamıyorduk. Ramazanda da fincan oynarız artık. Hem sohbet, hem oyun gırgır şamata. Çok güldük çok. Havada çok sıçak olduğundan serinlemek için Sarıkız kahveli soda içtik."Ce" denemiş çok güzel olduğunu söyledi. Deneme konusunda biraz çekimser kalsamda, deneyince yanıldığımı anladım. Değişik güzel bir lezzet. Hoşuma gtti şeker oranı biraz daha azaltılırsa çok daha lezzetli olabilir ;)
Herşey yoluna girmeye başladı sanırım. Annemin ağrıları azaldı, hareketleri biraz daha hızlı. Klimalarımız tam randımanlı olmasada, çalışmaya başladı. Sağlığım yerinde gibi. Çok şükür. İşler yoluna girdikçe, bende kendimde bir rahatlama, bir huzura kavuşma hissediyorum. Sıkıntılı günler gelip geçiyor. Benim gibi sabırsızlar da, sıkıntılı günler de, sıkıntının hiç geçmeyeceğini düşünüp (tabiki o anın psikolojisi çok farklı)daha bir dibe vuruyor. Şiştim ve şimdi su yüzüne çıkmaya başladım. Işığı görüyorum. "Ce" elimden tuttu hızlıca çekiyor...

3 Ağustos 2010 Salı

35 derece


35 derece... Ofiste ki masamda dijital derecenin, bulunduğumuz ortam sıcaklığını gösteren sıcaklık değeri... Allahım üşümeyi özledim... Tatil Tatil istiyorum.


2 Ağustos 2010 Pazartesi

Bu kadar acımasız mı bu hayat?



Öyle sözler varki bu hayatta, insana tokattan bile daha acı verir. Öyle sözler var ki bu hayatta, iç sesinle açtığın savaşı kaybettirir bir anda.Öyle sözler varki bu hayatta, hiç yapmak istemediğin, yaptığında pişmanlıktan içini kevirmene neden olanı yaptırır insana. Nasıl bir şey ki bu hayat? Bir anda kaybettirir seni sana. Son demlerimi mi yaşıyorum acaba? Çaresi varmı iç huzursuzluğun bu dünya da? Çaresi var mı çaresizliğin, tükenmişliğin? Ne yapmalıyım sesimi duyurmak için Tanrı'ya?

25 Temmuz 2010 Pazar

55. gün

55 Gün dayanabildi bedeni. 25 Temmuz'da bir daha hiç açmamak için kapadı o güzel, yeşil gözlerini. Rahat uyu, huzurlu uyu, gittiğin yerde. Ben hiç unutmayacağım geçirdiğimiz güzel günleri.Yakamoz sitesinde, çatı da yakamoz'a, yıldızlara karşı, Yelda, sen, ben, Yeşim ablam gizli gizli içip güzel sohbetleri...

21 Temmuz 2010 Çarşamba

Klimalar hala yapılmadı. Dayanılacak gibi değil...

20 Temmuz 2010 Salı

Armut reçeli

Koştur, koştur, koştur... her işim bu ara koştur. Hafta sonu annem de kaldım. Perşembe günü hastahaneye yatıyor. Cuma'da ameliyatı var. Bir telaş ki sormayın. Annem hem korkuyor, hem de kısa bir sürede olsa herşeye yetişemeyeceğine üzülüyor. Bütün evi temizletti bize, hemde ne temizlik. Şanslı insan Cancan Ankara'da olduğundan yırttı yine. Halam biraz daha iyi, ama hala yoğun bakımda. Canım kocamın işleri de pek bir yoğun, çok mesai kalıyor ve biz görüşemiyoruz. Neredeyse Temmuz bitti biz daha tatil planı bile yapamadık. Bu kadar işimin arasında birde 3 çeşit reçel yaptım. Armut, çilek, vişne... Armut reçelini göz kararı yaptım, ama çok güzel oldu :)

Ce'nin aldığı 1 kilodan biraz fazla, tadı salatık gibi olan armutları rendeledim.(ilmer'den öğrendiğim ) 1 kase meyve, 1 kase şeker mantığıyla,(ben tam bir kase koymadım , biraz daha az)ve 20 dakika kadar kaynattım.Bir çay kaşığı tarcın ve yarım limon suyunu ekledim. Bir taşımda öyle kaynatıp, ocaktan aldım. Kavanozlara doldurup soğumaya bıraktım. Servis ederken üzerine ceviz attığınızda süper bir lezzet oluyor. Ce bayıla bayıla yiyor :)

12 Temmuz 2010 Pazartesi

eeeeeeeeeeeeyyyttt!!!!!!

Acayip pozitifim bugün. Sanki enerji fırlıyor içimden. Boşa gitmesin pozitif enerjim. Hayatımızdaki tüm ne negatiflikleri yok etsin! Savaş açtım bugün tüm negatiflere.... :)))

Hayattan ve tavada mücver

Bir fırsat bulupta yazamadım. O kadar çok şey birikti ki içimde, nereden başlayacağımın bocalamasındayım şimdide. Hayat nasıl da hızlı akıp gidiyor ve ben hızına yetişemiyorum. Halam 42 gündür yoğunbakımda daha ne kadar kalacağı da belli değil. Tamamen doktor hatasından kaynaklanan, vücudundaki iltihabı bir türlü temizleyemiyorlar. Bir böbrek taşı kırılması nelere yol açtı. Kırılmaması gereken bir böbrek taşını kırıp, kırmak içinde bayağı bir uğraşıp organlara zarar veren O doktoru kutlamak istiyorum. Hukuk mücadelesi başlatılıyor. Neye yarar ki? Bizde sıkıntılar geldimi üst üste gelir. Annem de 24 Temmuz'da boynundan ameliyat oluyor. Yani bu ara hastahanelerden pek çıkamıyoruz... Şirkette de işler çok yoğun. Yeni bir marka yaratıyoruz.ayyyyy... nasıl bir kargaşa var anlatamam. böyle işte. Hafta sonu rahatlamak için mutfağa girdim. Yemek yapmak bana huzur veriyor. Tavada zeytin yağlı mücver yaptım. Çok güzel oldu...
Tavada Mücver;
3 orta boy kabak
2 yumurta
1 su bardağı rendelenmiş kaşar
2-3 adet taze soğan (ben kuru soğan kullandım)
yarım demete yakın dereotu
tuz, karabiber, pul biber, kuru nane
göz kararı un ( boza kıvamında )
zeytin yağı
Kabakları, ve kaşarı rendeleyip,maydonuzu ince ince kıyıyoruz. Soğanı, yumurtayı, tuz ve baharatları ekledikten sonra bir kaşık yardımıyla karıştırıyoruz. En son da unu, karışım boza kıvamına gelinceye kadar ekliyoruz. Kızgın Tefal yapışmaz yüzey ızgara tavaya, zeytin yağını ekleyip, kaşıkla karışımdan döküyoruz. Umarım tarifi verme konusunda başarılı olmuşumdur :)) Afiyet olsun...

2 Temmuz 2010 Cuma

Ayşe Kulin "Bir gün"




Ayşe Kulin'i çok sevmeme rağmen, bu romanı pek sarmadı beni. Çok hassas bir konuya değinmiş olduğundan fazla yorum yapmak istemiyorum.

29 Haziran 2010 Salı

Tatile çıkmak İS - Tİ - YO - RUM... :((

Uzun zaman olmuş yazmayalı. Zaman nasıl geçiyor anlamıyorum. Çok karıştım bu ara. 2 hafta da 3 hata, ikisinde üretim durdu. Bombayım yani bu ara. Sanıyorum bünyem TATİL... TATİL... diye haykırıyor. Gerçekten çok yorgun hissediyorum. Bölümde yalnız olmam TATİL... TATİL... diye daha çok hakıracağımı gösteriyor. Şimdilik muadilim yok ve uzun bir sürede muadilim olmayacak. 12-16 Temmuz tarihleri arasında tatil planlanıyordu, o da bu sabah iptal edildi. Hiç şansım yok gibi...

21 Haziran 2010 Pazartesi

Hayal kırıklığı

Heyecanlandığıma değmedi düğün. İlk olarak Enbe orkestrası çıktı sahneye. Gecenin ilerleyen saatlerinde de Öykü - Berk kardeşler. Öykü ve Berk düğün için doğru bir seçim olmamış diye düşünüyorum. Çok fazla coşturamadılar. Zaten yerimiz öyle kötü bir yerdeydi ki, sahneyi görmeyi bırakın, kurulan ekranlardan dahi izleme şansımız olmadı. Düğünü organize edenleri alkışlamak istiyorum. Aslında isimde yazıp içimi dökmek isterim ama neyse... Neyse ki düğün sahipleri öyle iyi insanlar ki, onları kırmamak adına düğün organizasyonunu gerçekleştirmek için görev verdikleri değerli arkadaşlarımız hakkında aklımdan geçenleri yazmıyorum. Sorun tabiki sadece yer meselesi değil, orada gerçekleştirdikleri hal ve hareketler. Yazmayacağım diyorum ama dayanamıyorum. Biraz da güzelliklerden bahsetmek istiyorum. Gelin o kadar güzel olmuş ki, kanatsız melek gibiydi. Çok sade ama bir okadar da şık. Damatla birlikte sergiledikleri das ve birbirlerine şarkı söylemeleri ayrıca bir güzellikti. Birbirlerinin gözlerinin içine aşkla bakan iki güzel insan. Bir ömür mutlu olmalarını diliyorum. Düğünden güzellikler;


18 Haziran 2010 Cuma

İzmir'in İlk Ekolojik Pazarı

İzmir'in İlk Ekolojik Pazarı
Büyükşehir Belediyesi, Karşıyaka Belediyesi, Tarım İl Müdürlüğü ve Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği, "İzmir'in ilk ekolojik pazarı" için protokol imzaladı. 25 Haziran'da Bostanlı Pazar yerinde hizmet vermeye başlayacak olan ekolojik Pazar, Cuma günleri organik ürünleri tüketicilerle buluşturacak16 Haziran 2010 14:37
Büyükşehir Belediyesi, Karşıyaka Belediyesi, Tarım İl Müdürlüğü ve Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği, "İzmir'in ilk ekolojik pazarı" için protokol imzaladı. 25 Haziran'da Bostanlı Pazar yerinde hizmet vermeye başlayacak olan ekolojik Pazar, Cuma günleri organik ürünleri tüketicilerle buluşturacak.

Organik tarımı desteklemek için çalışmalar yürüten ve özellikle Menderes Havzası ve Yarımada'daki çalışmaları ile bu alanda öncü olan İzmir Büyükşehir Belediyesi, Bostanlı'ya "Ekolojik Pazar" açmak için hazırlıkları tamamladı. Büyükşehir Belediyesi'nin öncülüğünde, Karşıyaka Belediyesi, İzmir Tarım İl Müdürlüğü, Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO) işbirliğinde 25 Haziran Cuma günü açılacak

İzmir'in ilk "ekolojik pazarı" için dört kurum arasında protokol imzalandı. İzmirli organik tarım üreticilerinin yanısıra, Türkiye'nin dört bir yanından gelen organik tarım üreticilerinin de yer alacağı ekolojik pazar için hazırlanan protokolü, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak, Tarım İl Müdürü Ahmet Güldal ve Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği Onursal Başkanı Prof. Uygun Aksoy imzaladı.

İmza öncesi konuşan ETO kurucularından onursal Başkan Prof. Uygun Aksoy, kurumların işbirliği ile yaşama geçirilen proje kapsamında zincirin tümünü tamamlamak üzere üreticilere eğitim verildiğini, üretim sürecinde de doğrudan danışmanlığın İzmir Büyükşehir Belediyesi Tarım Park Bahçeler Daire Başkanlığı tarafından yapıldığını anlattı. Aksoy, "Amacımız böyle bir üretim potansiyelini İzmirlilere pazarda bir şekilde sunmak. Diğer pazarlardan ve faaliyetlerden farkı da, üretici gurubu oluşturup bu üretici grubunun doğrudan doğruya tüketici grubuyla buluşmasını sağlamak" dedi.

"ORGANİK" LOGOSU BULUNACAK

"Organik" logosu olan ürünlerin yer alacağı pazar, hem İzmirliler'e katkı maddesiz ürünler satın alma imkanı sağlarken hem de organik üretim yapan üreticilere ürünlerini sağlıklı bir ortamda tüketiciye sunma olanağı verecek. "Ekopazar İzmir", 12 bin metrekare kapalı alana sahip olan Bostanlı Pazar yerinde, yaklaşık 4000 metrekare alan üzerinde sadece Cuma günleri kurulacak.

SIKI DENETİM

Kimyasal işlemden geçmemiş ahşap tezgahlarda satılacak olan ürünler, tüketicilere bez ya da kağıt ambalajlarda verilecek, naylon poşet kullanılmayacak. Ekopazar'da ayrıca, tüm pazarcılar, Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlatılan şapka, önlük ve çantaları kullanacaklar. Organik ürün sertifikası olsa bile, ürünlerin hepsi pazar alanına girmeden önce "karantina bölgesi"nde tekrar denetimden geçecekler. ETO tarafından oluşturulan komisyon, burada ürünleri kontrol edecek ve ondan sonra Ekopazar'daki tezgahlara konulup halka ulaştırılmasına izin verilecek. Komisyon tarafından organik olmadığı düşünülen ürün varsa, tahlile gönderilecek ve pazar alanına alınmayacak.

Heyecan var...

Bugün Cuma'nın verdiği mutlulukla birlikte, Yarın ki düğününde heyecanı var. Günlerdir ne giysem, ne taksam, saçım, makyajım. Şimdi düşünüyorum da etrafımdakilerin başı şişti resmen. Amma da abarttım ya... Ama şimdi kociş aradı; "düğünle ilgili haberim var sana" dedi. Enbe orkestrası geliyormuş. Aaaayyyyy yine heyecanlandım. Pazar da Cancanın sınavı var :( Allahım sen emekleri boşa çıkarma... Bizde durumlar böyle. Yoğun bir hafta sonu bizi bekliyor...

16 Haziran 2010 Çarşamba

ARGE


Arge'de çalışmak ayrı bir ayrıcalık. 3 gündür merkezi sistem klimalarımızda sorun var. Aksilik ya, hava sıcaklığının da arttığı bu günlerde, ofiste bunalıyoruz. Ama biz araştıran ve geliştiren insanlarız. Yukarıda ki foto yeni geliştirdiğimiz serinleticim. Bozuk olan bir bilgisayar kasasından fanı söküp, adaptöre bağlayınca, süper bir serinletici oluyor ;)

14 Haziran 2010 Pazartesi

Bu hafta sonunda...


Aileye hoş geldin Prenses Esila


Esila'yı ziyarete gittik. 41,5 kere maşallah...


Canım arkadaşım Başak'ın düğününe gittik.



11 Haziran 2010 Cuma

Bowling


Hafta başı şirketimizin düzenlemiş olduğu bowling turnuvası vardı. 90 takım içinde 40'lar da kaldık. Tabi ki sayemde. İnanılmaz kötü bir performans sergiledim. Canım kocam da beni yanlız bırakmadı. Her kötü atışımda moral verdi :) (arkamı döndüğümde hepsi gülüyorlardı) yakaladım onları. Herşeye rağmen süper bir geceydi. çok eğlendik.
Posted by Picasa

10 Haziran 2010 Perşembe

5S

Çok yordu bu 5S beni. Ah Aykut Ah! Neler açtın başıma. Güzel de olmadı değil hani. Ofisler aciyip değişti :))

6 Haziran 2010 Pazar

Bu Günlerde...

Hastahane, yoğunbakım, kan, ameliyat, halam, kep töreni, mezuniyet, üniversite sınavı, düğün, nikah, davet, ne giysem, kilo, saç, makyaj, uçak, İstanbul, evlilik yıldönümü, bowling... Her telden gündem var bizde...

1 Haziran 2010 Salı

1 Haziran 2006

4 Yıl önce bugün, bir ömür boyu için EVET dedik biz. Ne çabuk geçiyor zaman ...

27 Mayıs 2010 Perşembe

Ablasından Küçük Bir Armağan Cansu'ya


Doğduğun gün ve bugün...
Yağmurlu bir günde, küçük gözlerinle düştün dünyama.
Daha dün gibi heyecanım, küçük kalbim 7 yaşında.
28 Mayıs 1991 akşamında, yatakta olmam gereken zamanda, ben ayakta.
Kapı çaldı, kalbim hızlandı bir anda. Babam'dı gelen, gözleri ışıl ışıl heyecanla.
" Kardeşin doğdu" dedi sevinç dolu ses tonuyla.
Baba kız döndük evimize, el ele.
"Haydi yatalım," dedi babam, "Yarın kardeşin gelecek".
Sordum ona, "Yarın çabuk gelir mi Baba?"
"Hemen uyursan, gelir" dedi, gelmesini ister bir edayla.
Kardeşin ne olduğunu bilmeden, içimdeki sevgi yumağıyla.
Geçmedi gece, bitmedi, ben kıpır kıpır yatakta.
Dalmışım sonra, gecenin sabahı kucaklayan bir zamanında.
Araba sesi duydum sonrasında. Bir de baktım ki, güzel Annem ve kucağında Sen kapıda.
Güldü Annem görünce beni, heyecanlı karşısında.
Kıskanırım diye, "Çirkin bir bebek getirdim." dedi sana.
İnanmamıştım o söylediğinde bile, küçük aklımla.
Oturttular beni koltuğa, verdiler seni kucağıma.
Göz göze geldiğimiz o anda, seslendi Babam, patladı flaş ve buzdolabımda asılı duran fotograf çıktı ortaya.
Canım oldun, Cansuyum oldun sen o gün orada.
Bilmiyormuşum ki can yoldaşım, sırdaşım, en iyi arkadaşım kucağımda.
Anlatmaya çalıştım en saf duygularımla.
Hayatıma girdiğin o günü sana ve en önemliside içimdeki seni sana...
Seni seven ve ömrünün sonuna kadar sevecek olan Ablan...

25 Mayıs 2010 Salı

Haftasonu :))




Tatlı bit yorgunluk var üzerimde. Acayip moralli başladım haftaya... :))

20 Mayıs 2010 Perşembe

Hayaaaaat... Beni neden yoruyosun?

Aklım karma karışık. İç dünyam bu kadar yoğunken, dışarıda da hayat aynı yoğunlukta devam ediyor. Güçlü durmaya, belli etmemeye, hayatın akışına ayak uydurmaya çalışıyorum ama uyduramıyorum. Kaç kez açtım bu hafta blog'u ama yazmak gelmedi içimden. Aklım bu kadar sesliyken, ne yazacağımı bilemiyorum. Düşüncelerimi mi? Yaşadığım, aslında güzel olan şeyleri mi yazmalıyım? Güzel olsada ben mutlu olamıyorum ki. Sanki bir tiyatro sahnesinde rolümü gerçekleştiriyorum. Oyun bitip perde kapanınca iç ses FM sesi yükseliyor. Çok az kaldı bitecek artık biliyorum. Çok kısa süre sonra Zeynep'in dediği gibi radyo frekansım değişecek ve ben değişeceğim.

Neyse ruh halimi bırakıp birazda hayattan bahsedelim. Geçtiğimiz haftasonu üniversiteden arkadaşlarım geldi. Evim cıvıl cıvıldı. Uzun zamandır da görüşmemişliğin heyecanıyla, kahkalar eksik olmadı. Dün de 19 mayıs nedeniyle çalışmadık. Bende annem ve Cancan'la ver elini Bospa... Önce çarşıda buluştuk Cancan'ın veda gecesi elbisesinde sorun vadı onu değiştirdik. Sonrada namı değer Bospa'ya (Bostanlı pazarı). O ne kalabalıktı anlatamam. Oldum olası severim ben çarşı pazarı. kalabalıkta olsa boşta olsa rahatlatır beni. Bir sürü düşüncem dağılır gider aklımdan. Dalarım renk çümbüşüne...


11 Mayıs 2010 Salı

....

İstanbul yorgunluğunu yeni atıyorum üzerimden. Hava değişiminden etkilendim galiba her yerim dökülüyor. Yapılacak bir sürü iş var aslında, cumartesi üniversite'den arkadaşlarım geliyor. Hafta sonu evde olmadığımdan bir işin ucundan tutamadım. Ev işi, alışveriş hepsi duruyor. Ama benim içimden sadece uzatıp ayaklarımı yatmak geliyor :( Sanki yatabilecekmişim gibi. Huyumdur aklımdaki planları gerçekleştirmeden ne yatabilirim nede kalkabilirim, içim içimi yer durur. Sanıyorum yogunluğum biraz da fazla düşünmekten . Olmasını istediğim bir dileğim var bir türlü gerçekleşmiyor.Tam olacak diyorum evet şimdi yaşasın.... oldu mu? puuuuuuf... olmadı... Birşey mutlaka engel oluyor. Herşeyde bir hayır var diyoruz bakalım. gerçekleşirse söz söyleyeceğim. ...

7 Mayıs 2010 Cuma

C - U - M - A ...

Ay! bu ne yoğunluk böyle... Alışkın değilim ben böyle yoğun tempoya. Neyse ki CUMA yupiiii!!!! Yarın çok uzaklara yolculuk var. İstanbul'a gidiyorum. Yorucu bir hafta sonu beni bekliyor.

6 Mayıs 2010 Perşembe

Kağıtta Levrek

Geçen postta bahsettiğim. Karşıyaka cami sokağındaki balıkçıdan aldığımız deniz levreğini fırında pişirdim.

Malzemeler:
2 levrek (biz iki kişi olduğumuzdan)
2 soğan
1 domates
1 biber
2 diş sarmısak
1/4 çay bardağı limon suyu
1/4 çay bardağı zeytin yağı
defne yaprağı, karabiber,tuz

Yapılışı:
Soğanları halka şeklinde doğruyoruz, yağlı kağıt serdiğimiz fırın tepsisine yayıyoruz. Bir kısmınıda temizlenmiş levreğin iç kısmına koyuyoruz. üzerine julyen kesilmiş biber, halka halka kesilmiş domates koyup balığımızı tepsiye yerleştiriyoruz. Limon, yağ, tuz ve karabiberi iyice çırparak boza kıvamına getiriyoruz ve balıkların her yerine çay kaşığı yardımıyla döküyoruz. Yağlı kağıla üzerini kapatıp 200 decede 20-25 dakika pişiriyoruz. Daha sonra üstünü açıp kızarana kadar (10-15 dakikada civarı) piştikten sonra yemeğe hazır hale geliyor. Ben şiddetle tavsiye ediyorum. Çook lezzetli oluyor...

3 Mayıs 2010 Pazartesi

Gitti canım fotolar gitti...

Yazacak,anlatacak çok şey var, zaman yok. Aslında zaman çok, yazacak yürek yok. Nasıl güzel bir hafta sonuydu... Bol yemekli, temizlikli , gezmeli, aktiviteli, dinlenmeli... Bol bol fotolu. "Eeee hani fotolar" diyeceksiniz... Teknoloji özürlü ben, hafıza kartına film yüklerken, çektiğim son fotoların bulunduğu dosyayı; ayyyyyy gitti canım görseller... Geri dönüşü yok mu bunun? Sevgilime sesleniyorum dövünerek... Koşup geliyor içeriden... "Ya kuşum nasıl yaptın böyle bir şey?" diyor. Daha bir sinir oluyorum aptallığıma, dövünüp duruyorum... Neye yarar ki gitti giden... Sevgilim de açığımı yakaladı ya bırakırmı; " teknoloji sektöründe çalışıp nasıl bu kadar teknolojiden uzaksın?" hırrrrrr ben hırıltılar çıkarmaya başlayınca, o da küçümseme hallerini bırakıp, " olur böyle şeyler dalgınlıkla" deyip teselliye başvuruyor...

Cuma akşamı sevgili kocam geç geleceğinden gece boyunca temizlikle uğraştım. Cumartesi sabahı rahat uyandım böyle olunca. Sabah sevgiliye güzel bir kahvaltı hazırladım ki, gönlünü fet edeyim de beni gezdirsin... hihihih... Ne yazık ki sevgilim hafta sonları belirli yerler dışında dışarıya çıkmayı pek sevmiyor. Onun için tatil sessiz, sakin yerler de kafa dinlemek, evde aktivitede bulunmak... Benim içinse, gezmek, görmek, keşfetmek, alışveriş, eğlence... O yüzden sevgiliyi biraz yağlamak, yıkamak gerekiyor. Öğleye doğru kafkaf çarşıya gittik. Biraz sahilde yürüyüş yapıp, alışveriş yaparız diye... O ne kalabalıktı anlatamam. Başım döndü kalabalıktan, alışverişi yapı 3,5 saat sonunda eve döndük. Balık aldık çarşıdan deniz levreği. Tarifini yayınlarım. Allahım nasıl lezzetli oldu, nasıl güzel oldu anlatamam. Anlatamam çünkü fotosundan anlayacaktınız artık foto yok :( Pazar sabahtan eşmin müşterisi vardı oraya gitti. ben öğle yemeği için bu sefer kuzu kavurma, pilav ve salata menüsü hazırladım. Hepsini tarifini yayınlayacağım. Yemeğimizi yedik, film izledik, sıkıldığımızı fark edip tekrar yüürüyüşe çıktık. Anneme gittik. Annem bize göre daha merkezi bir yerde oturuyor.

Akşam yemeğinide annemde yedik. sohbet ede ede 55 dakikalık bir yürüyüşle (yolu biraz uzattık) evimize döndük. çok dinç başladım bu haftaya, dinamik, enerjik... Bir sonraki postta tarifler... Sevgiyle kalın...

30 Nisan 2010 Cuma

YGS

Ygs sonuçları sabah 10:30 'da açıklandı. Ben cancan'dan daha heyecanlıyım. Hemen telefon ettim. Tenefüstelermiş açtı telefonu. TC no sunu istedim ben bakayım dedim yok. Ben eve gidince bakarım sana da sonra haber veririm dedi. Ben hiç dururmuyum. Annemi aradım, sende cancanın no'su var mı dedim oda sınava giriş kağıdını bulmuş. :)) ha ha bizden kaçmaz... hemen bağlandım ve puanlarını öğrendim. Neyse fena değil puanları. bu sınavın %40'ı alınacağından daha bişey belli değil.

29 Nisan 2010 Perşembe

Bitsin artık bu hafta :((

Niye bugün cuma değil ki?offfff..... çok yorgun hissediyorum kendimi. Aslında anlatacağım çok şey var ama yazmak içimden gelmiyor... Akşam anneme gidiyorum babam işi nedeniyle 3-4 gündür çeşmedeydi, bu akşam dönüyor. Geçen hafta da Marmaristeydi. Kıyamam her gittiği yerden bize mutlaka birşeyler alır. Marmeristende ay yıldızlı kolye almış. Bana beyaz altın Cancana sarı :) bu sefer arası pek uzun olmadığından birşey almaz diyorum ama babam hep bizi şaşırtır...

27 Nisan 2010 Salı

Orman meyveli parfe

Tatilde sevgilimi mutlu etmek için biraz internet, biraz uydurmasyon, bir tatlı yaptım. :) elinden zor aldım. Neredeyse tamamını tek seferde yiyecekti.
Orman Meyveli Parfe;
2 paket eti burçak bisküvi
2 paket krem şanti (biri sade diğeri orman meyveli)
2 su bardağı süt (soğuk olmalı)
damla çikolata
muz,çilek
önce beyaz krem şantiyi 1 bardak soğuk süt ile hazırladım. 1 paket eti burçak bisküviyi kırıp, 1 adet muz ve damla çikolataları (göz kararı) karıştırdım. tüm malzemeyi karıştırıp, Tupper prenses tacını biraz ıslatarak içine yaydım. daha sonra diğer krem şantiyi (orman meyveli) hazırladım.1 paket eti burçak bisküviyi kırıp bir küçük kase doğranmış çileklerle birlikte tüm malzemeyi karıştırdım. diğer sade hazırladığım harcın üzerine güzelce yaydım. 2 saat buzlukta beklettikten sonra dilimleyip yiyebilirsiniz. kalorisi bol :( ama lezzetli bir tat :)

25 Nisan 2010 Pazar

Pazartesi sendromu yaşıyorum galiba...

Aslında herkes gibi pazartesi sendromu yada tatil sonrası zorluğu yaşamıyordum. İşimi sevdiğim için özleyerek dönüyorum hafta başları. Ancak bu sabah şirketimizin "iyi niyetli" güvenlik görevlilerinin beni gereksiz yere 15 dakika çiseleyen yağmur ve rüzgara maruz bırakarak kapıda bekletmelerine kadar.Alayına isyan modunda başladım güne...

Giriş kartımı diğer çantamda unuttuğum için, kimliğimi bırakıp ziyaretçi kartı almam gerektiğinden güvenlik kulübesine gittim. her şey mantıklı. Ancak "sevgili güvenlik" "yöneticinize sormadan sizi içeri alamam" diye tutturdu. Allahım çıldıracağım... önünde 2 adet bilgisayar bulunuyor sistemden inceleyin diyorum, anlatamıyorum. Lütfen bekleyin...aaaaaaaaa yeterrrrrr... diye bağırmamak için kendimi zor tutuyorum.

Şimdi yatağımda mışıl mışıl uyumak vardı. Zaten yapmak istediğim de birsürü şey... söylene söylene çıktım yerime. sakinleşmem epey zaman aldı. Hala da gerginliğini yaşıyorum. biraz daha sakinleştiğimde tatil konulu fotoları yayınlayacağım. Yazmaya başladığımdan beri hiç iç açıcı şeyler yazmadım. Birazda güzelliklerden bahsedelim dimi ama? ;)

22 Nisan 2010 Perşembe

Yaşasın tatilllll!!!!!!

Olayın şokunu yeni yeni atıyorum üstümden. Yarın tatil olmasından da kaynaklı bir rahatlama var. Canım'la koca üç gün beraberiz....yupiiiii.... Bir plan yapmadık ama ben nasıl olsa ayarlarım birşeyler :)) o evde oturup bol bol dinleniriz desede, benim aklımda bir sürü şey var. hihihihih...

Ne çabuk geçti bu hafta. Keşke hafta sonu tatili hep üç gün olsa :(

21 Nisan 2010 Çarşamba

http://www.yeniasir.com.tr/UcuncuSayfa/2010/04/21/bornovada_olumlu_kaza

20 Nisan 2010 Salı

Ne başlangıç ama...

Sabah serviste kitap okurken içim geçmiş. "ayy ayyy ayyy" sesleriyle birden sıçrayıverdim. şöförün arkasında en önde oturuyorum. Mavi renkli bir otobüs virajı alamayarak kaymaya başlamış. Allahtan karşı şeritteydi. Otobüs gözümüzün önünde devrildi ve devrildikten sonrada kaymaya devam etti. Sanki bir filmde aksiyon sahnesi izliyormuşuz gibiydi.şimdi İlmer aradı sanırım ölü falan da varmış.Bugün nasıl geçer artık bilemem. Moralim sıfır...

Sonunda...

Acemilik işte... istediğim şablonu oluşturamadım ama ilerde o da olur inşallah...
hoşbulduk efendim... Blog dünyasında bundan sonra bende varım...